30 Mayıs 2023 Salı günü gerçekleştirilen “Depreme Dirençli Bursa” paneli
30 Mayıs 2023 Salı günü, Merinos AKKM Hüdavendigar Salonu’nda “Depreme Dirençli Bursa” paneli, bazı sosyal medya hesaplarında duyuruluş şekli ile ise çalıştayı gerçekleştirildi. 6 Şubat Depremleri’nden sonra kentimizde deprem konusunda bir şeyler yapılacağına yönelik olarak umut vermesi açısından çok değerli olan bu etkinlikte mimarlar ve şehir plancıları konuşmacı olarak davet edilmemişti. Kent konseyi tarafından organize edilen etkinlikte mimarların ve şehir plancılarının olmaması aslında çok önemli bir şeyi ifade ediyor; halkın gözünde mimarların ve şehir plancılarının meslek olarak tanınırlığı bulunmuyor.
Panel kapsamında, 'Deprem Tehlikesi ve İkincil
Afetler', 'Depreme Dirençli Kentler ve Yapılar' ve 'Deprem Hukuku' başlıklı 3
farklı oturumda bilim insanları ve hukukçular bilgilerini paylaştılar. Etkinliğin
tamamını izlemeye çalıştık. Aldığımız notları aşağıda görebilirsiniz. Özellikle
“deprem hukuku” kısmı hep duyageldiklerimizden farklı bilgiler içeriyor!
'Deprem Tehlikesi ve İkincil Afetler' oturumunda jeoloji, katı yer bilimleri, jeofizik, ve fiziki coğrafya anabilim dallarından akademisyenler deprem sonrası yaşanabilecek heyelan ve sel felaketleri ile fay hatları hakkında bilgi verdiler. Panelistlerden biri kamunun kendilerini dinlemesine alışık olmadıklarını ifade etti. Bursa ovasına doğru moloz akma senaryoları bulunduğu ifade edilerek deprem sonrasında oluşan yamaçlara yerleşme fikri ile ilgili olarak hangi yamaca yerleşilebileceğinin de bilimsel olarak ortaya konulması gerekliliği ifade edildi. Uzaktaki fayların bile aktif olmayan faylar üzerindeki binalarda yıkıma sebep olabileceği ifade edildi. Faylarla ilgili olarak: tarihsel dönemde deprem oluşturmuş olan tüm fayların diri fay, kabukta genişlemeye karşılık gelenlerin normal fay, sıkışmaya karşılık gelenlerin ters fay, yanal hareket yaratanların doğrultu atımlı fay olduğu belirtildi. Doğrultu atımlı sistemlerde genişleme meydana gelen alanları ifade eden çek ayır havzasında; bir ovaları biçen fay olarak ismi yeni konulan Kayapa-Yenişehir Fayı hakkında bilgi verildi.
'Depreme Dirençli Kentler ve Yapılar' oturumunda
inşaat mühendisliği ana bilim dalından akademisyenler deprem etkisi altında
betonarme yapılarda tasarım hataları ve sismik izolatör sistemleri hakkında
bilgi verirken, Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü’nden katılan panelist
Türkiye’de akıllı şehircilik anlamında yapılabilecek her şeyin yapıldığını
ifade eden bir sunum gerçekleştirdi.
Buna göre her kentin dijital ikizi olduğu, verilere artık tek bir
merkezden ulaşılabildiği, hasarlı binalarda ne kadar moloz çıkacağının
hesabının bile depremden hemen sonra yapılabildiğini ve bu moloz için yer tayin
edilebilecek coğrafi bilgiye sahip olunduğunu, dijital ikizlerde her türlü
simülasyonun yapılabileceğini belirtti. Ancak Belediyelerde ruhsatların halen kâğıtlarda
olduğu ve bu verinin de dijitalleştirilmesi ile bim(yapı bilgi modellemesi)
teknolojisi ile mimari projelerinde de ulaşılabilir olması gerektiği de
söylendi.
'Deprem Hukuku' oturumunda avukat olan
panelistler programın çok ötelenmesi ve
salondaki dinleyici sayısının azalması sebepleriyle oturumlarını kısa kesmekle
birlikte çok önemli bilgiler aktardırlar. Ölüme sebebiyet veren bina yıkılması
olaylarında; Türk Ceza Kanunu’nun 85. Maddesi uyarınca 2 yıldan 15 yıla kadar
hapis cezası verilirken Hamurabi Kanunlarındaki
“Bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı
uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse,
inşaatı yapan öldürülür.” maddesinde konunun çok daha ciddi ele alındığı
belirtilerek cezaların yetersiz olduğu ifade edildi. Afetten sonra yara sarmak
yerine afet öncesinde riskli alan, rezerv alan ilanlarının önemi ifade edildi.
TMMOB Bursa organları ve BTSO öncülüğünde Kentsel Dönüşümde İlk Kararları Metni
hazırlandığı bilgisi aktarıldı. Deprem sonrası kayıp kişilerle ilgili olarak
81’i çocuk 305 kayıp vakası bulunduğu, deprem sonrasında yaralı vatandaşların
çevre illerdeki sağlık kuruluşlarına götürülmesi, ya da ölü vatandaşların da
çevre illerdeki morglara taşınması sebebiyle 3000 kişinin naaşlarının acil dna
testi ve fotoğraf çekimi gibi uygulamalar neticesinde sonradan kimliklendirilebildiği, 1200 kişinin
ise kimliklendirilemediği belirtildi.
“Deprem ve Yargı Süreci” başlıklı sunumda,
günümüzde teknolojik ve bilimsel gelişmelerin depremi öngörülemez olmaktan
çıkarması sebebiyle idarenin davranışıyla, deprem neticesinde ortaya çıkan
zarar arasındaki illiyet bağının ortandan kalktığı yani depremin idare
açısından mücbir sebep sayılamayacağı ifade edildi. Danıştay 14. Dairesi’nin
2011 yılında Van’da meydana gelen depremle ilgili emsal bir kararı bulunduğu
belirtilmiştir. Buna göre, idareler aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası
açmak mümkündür. İdarenin sorumluluğunun aşağıdaki ölçütlere göre belirlendiği
belirtilmiştir:
· Yapı kullanma izninin bulunup bulunmadığı
· İmar planları ve inşaat ruhsatlarının mevzuata uygun olarak verilip verilmediği
· Yapıların imar mevzuatına uygunluğunun denetlenip denetlenmediği
· Afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği
· Denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı
· Deprem ertesi arama kurtarma faaliyetlerinin ivedilikle ve gereken özenle yapılıp yapılmadığı
· Deprem sonrasında başta sağlık olmak üzere, gıda, barınma veya ulaşım gibi hakların sağlanıp sağlanmadığı
Bu ölçütlere göre imar mevzuatı açısından imar
planları açısından da idarenin sorumluluğu bulunduğu anlaşılmaktadır.
Aynı sunumda,
deprem sonrasında ceza sorumluluğu bulunan kişiler; müteahhitler, inşaat
öncesi ve sırasında denetimden yükümlü kişiler, yapı kullanma izni ve yapı
ruhsatı veren görevliler, denetim görevini yerine getirmeyen kamu görevlileri, sonradan
binaya zarar veren vatandaşlar olarak belirtilmiştir. Adli yargıda dava
açılabilecek kişilerin yüklenici, denetçi, bina ve eser sahipleri, proje
müellifleri ve laboratuvar görevlileri olabilecekleri belirtilmiştir.
Zorunlu deprem sigortası ile 2023 yılında bir
meskene ödenebilecek azami ( en fazla)
tutar 640.000 TL olduğu belirtilmiş olup, ödenen tazminat gerçek zararı
karşılamıyorsa Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapılabileceği veya Asliye
Ticaret Mahkemesi’ ne dava açılabileceği söylenmiştir. Özel konut sigortası da
yaptırılmış ise uğranılan zarardan DASK tarafından teminat altına alınan kısmı
aşan tutarı, özel konut sigortasının
teminat sınırı dahilinde tazmin edilebileceği belirtilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder